Dersimli Serdar’ın Hikayesi
[Bu metnin orijinali Yön Haber`de yayımlandı.]
Ankara Katliamı`nda yaşımını yitirenlerden biri de Tunceli Ovacık nüfusuna kayıtlı 33 yaşındaki inşaat işçisi Serdar Ben...Serdar Ben`in arkadaşı ve köylüsü Akın Sabur, Serdar`ın dramatik hikeyesini yazdı
***
Tertele yıllarıdır...
Ermeni bir kadın oğlunun kuşağına bir kese altın iliştirerek ``Bu keseyi iyi sakla, düşürme, gideceğin yerde sana sahip çıkarlar, bu keseyi de sana sahip çıkana ver`` diyerek oğlunu Kürt - Alevilerin yaşadığı bölgeye yönlendirir.
Dersim Ovacık Maksutuşağı aşiret reislerinden Kasımoğlu bir gün çaresizlik içinde ağlayan bir çocuğa rastlar. Giyiminden, kuşamından, kuşağına iliştirilmiş bir kese altından, çocuğun Ermeni olduğu ve katliamdan kaçırıldığı anlaşılır. Ağa, bu kimsesiz çocuğu sahiplenir yanına alır. Adını Dursun koyarlar. Katliamdan sağ çıkan bu cocuğun adı artık civar köylülerce Dursé Hermeni (Ermeni Dursun) olarak anılır.
Dursun, Büyükköy`de Kasımoğulları`nın yanında barınır, bu ailenin toprağını işler, hayvanlarını otarır, ekinini biçer. Kısacası marabadır Dursé Hermèni...
Gel zaman git zaman, Dursun evlenir ve bu evliliğinden bir kız çocuğu dünyaya gelir.Bu kız çocuğu Serdar`ın gözlerinin mavisini aldığı Altun Ana`dır. Ve adım adım Serdar`ın hikayesi başlar.
80`li yılların sonudur...
Derlerki; O gün Kurt Kömü`nde hava Vartinik gibi dumanlı ve pusludur. Dersim`in iki evladı toprağa düşer. Düşen yiğit Hasan Ben, Serdar`ın ağabeyidir..
12 Eylül`lü yıllardır
Behzat nam bir genç, Kulaksız derler bir yüzbaşı tarafından işkence edilerek katledilir. Acısı babası Firik Dede`nin yüzüne, nuruna, sakalına; civar köylülerin ise diline, yüreğine İşler. Firik Dede, Büyükköy`de ikamet ettiği yıllar Serdar`ın kapı komşusu idi. Ve Serdar o hüzünlü ihtiyarın ``verakamın`` (Kuzum) dediği çocuklardandı.
Meşhur, 90`lı yıllardır
Büyükköy meydanında, isimleri Geko, Hüseyin Ağa ve Seyit Ali olan üç kişi, başında Yeşil`in bulunduğu Kontr-Gerilla timi tarafından, anadan üryan vaziyet buz gibi karlara, çeşmenin kurnasına yatırılarak imansızca dövülür, sövülür...
Seyit Ali nam kişi Serdar`ın babası idi.
Yıl 94`e varır..
Tas tarak, yorgan döşek İstanbul yoluna revan olunur. Keçileri otlattığı, gülüp oynadığı çocukluk günleri ve Büyükköy`ün yüksek tepesi Weroc`a bakıp söylediği türküler artık özlem duyduğu
birer hatıra olarak kalır.
Ve Serdar büyür
Sınıfının ve tarihin bilincinde proleter devrimci bir kişiliktir. İnşaat işçisidir örgütleyendir. Kendisi gibi yurdumuzu sarsan o direniş günlerinde Ankara`da şehit düşen Ethem`e yoldaştır.
Kanlı Cumartesi o hayin patlamada yitirdik Serdar`ı..
Bir damladır Serdar, kendisi gibi damlalarla buluşup tarihine akar.
Oxır bo bıra...Uğurlar olsun